Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

31 Mart 2010 Çarşamba

Birinci yıl değerlendirmesi

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu seçimle işbaşına geldiği ikinci dönemin ilk yılını değerlendirdi. Metro konusunu zaten biliyoruz. Kocaoğlu yer olarak Nergis istasyonunu seçmiş. Karşıyaka istasyonunu neden tercih etmemiş? Orada daha çok iş var.
Benim takıldığım bir-iki nokta var hali ile bu değerlendirmede.
Çamurdan enerji üretimi…
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Harmandalı Çöp Deponi Alanı ve Çiğli Arıtma Tesisi’nden günlük olarak çıkan 600 ton çamurdan elektrik üretme hazırlıklarına başladı. Metan gazından elde edilecek elektrik için Büyükşehir para harcamayacak, aksine enerji üretecek tesisleri kuracak firmanın satışından pay alacak. (Haber Ekspres - 20.11.2002)
Ege Biyoteknoloji tarafından geliştirilen ’İzmir’in çamurunu enerjiye dönüştürme’ projesini hayata geçirmek için bilim adamları İzmir’de buluştu. İsrail, İngiltere, İtalya, Belçika, İspanya ve Yunanistan’dan gelen bilim adamları, İzmir’in çamurundan mazot üretecek projeyi tamamlayacak. (Milliyet Ege - 26.11.2006)  
İzmir’in yatırımcı çekmesi için İnciraltı, Yeni Kent Merkezi ve Yarımada’nın planlanması…
İzmir’i gökdelenlerle buluşturmayı planlayan “Yeni İzmir Projesi” tepki çekti. İzmir Valiliği, belediyenin Karşıyaka Turan ile Alsancak Limanı arasındaki 550 hektarlık alanın çok katlı imara açılmasını öngören kararına karşı dava açtı. İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi, daha önce İmar Komisyonu’nda CHP ve AKP’lilerin oybirliğiyle kabul ettiği plan değişikliğiyle, Turan-Alsancak Limanı bölgesinde zeminde yüzde 25, 30 ve 35 olan kullanım hakkını yüzde 40, 45 ve 50’ye yükseltti. (Hürriyet - 17.04.2006)
İzmir’in enerjisinin tartışmaya harcanması…
İzmir Ticaret Odası (İZTO) Başkanı Ekrem Demirtaş, Kocaoğlu’nun kendisine yönelttiği, İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin (İEÜ) Güzelbahçe’de kurmayı planladığı kampüsten rant elde edeceğine ilişkin suçlamalara karşılık kamuoyunda ticari ve şahsi itibarının zedelendiği gerekçesiyle hakaret davası açtığını söyledi. (Yeni Asır - 20.09.2008)
NOT: Kocaoğlu ile gazeteci Erdal İzgi arasında kamuoyuna yansıyan ve Piriştina üzerinde yoğunlaşan telefon görüşmesi Kocaoğlu’nun birinci yıl toplantısında soruldu. Kocaoğlu böyle bir telefon görüşmesini kabul etti ancak telefonda sarfettiği “söz”ün Piriştina’yı değil Erdal İzgi’yi hedef aldığını iddia etti… Bunun üzerine İzgi bir açıklama gönderdi.
Büyük Başkan
Bir şeyler demiş.
Ne dediğini dememiş.
Demedim diyene;
Diyecek laf yoktur.
Ne var ki.
Dil inkar eder de;
Vicdan demedim der mi?
Daha önce belirtmiştim. Onlar açıklamaz, kaytarırlar ise, bu sütundan açıklayacağım ben diye.
Aşağıdaki dizedeki şifreler arasında bu yakası kapalı sözü kendiniz bulabilirsiniz. Tabii biraz çalışmak ve şifre mantığını kavramak şartı ile.
ksotüjmsotüjkıtüjksoyüjksotajksotüyksotüjos
otüjkkotüjksetüjksonüjksotüjksotütksotüjösot
üjkgotüjksntüjksoıüjksotnjksotüıksotüjnsotüjka
otüjksktüjksoşüjksotajksotübksotüjesotüjknotü
jksatüjksosüjksotfjksotüejksotü
Anahtar harfler o, s, k, j, ü ve t
Bulamadıysanız, sizin sorununuz…
YENİGÜN 31 - 03 - 2010

29 Mart 2010 Pazartesi

Bir protokol camimiz eksikti

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ikinci döneminin birinci yılını değerlendirecek bugün. Bu sütundan daha önce sorduğum soruların yanıtlarını alabileceğiz inşallah. Tabii basın toplantısının Aliağa -Menderes metro hattında yapılması da ilginç ve güzel. En azından buradaki çalışmaları yakından görme fırsatı olacaktır İzmir medyası için.
Kocaoğlu’na sorulacak soruların başına son günlerde yapılan bir açıklamayı da eklemek gerekiyor.
Protokol cami projesi…
“Caminin protokolü mü olur?” demekle başlamak gerekiyor.
Tabii ardından şunu da sormak: Tayyip Erdoğan’a mı özendiniz?
İzmir için yapılacak o kadar proje dururken protokol camii fikrini hangi eksik akıllının verdiği de sorulması gereken önemli bir soru bence.
Üstelik protokol camii tanımlaması ile insanlar arasında fark yaratmanın ne anlamı var?
Adamları öldükten sonra bile kategorize ediyoruz. Bu adam önemli, o zaman protokol camisinden kaldıralım. Bu adam önemsiz, kıyıda köşede kalmış bir camide tören yapsak yeterli. Herkesin gideceği yer sonuçta aynı toprak…
Adam ölmüş, olaydan habersiz. Kime tören yapıyoruz?
Kendisine mi, geride kalanlara mı?
Belki de sadece kendimizi tatmin ediyoruz…
Tabii ortada bir başka soru var…
Nereye yapılacak bu cami?
Benim birkaç önerim var…
1 – Büyükşehir Belediyesi zaten depreme karşı dayanıksız ve yıkılması gerekiyor. Tam Konak Meydanı’nın ortasına yakışır böyle bir cami… Şöyle deniz manzaralı…
2 – Agora kazı alanının arkasına ya da Kadifekale sırtlarına… İzmir’in siluetine ilginç bir görünüm de kazandırmış oluruz.
3 – İnciraltı… Oraya ne yapacağımıza bir türlü karar verememiştik zaten. Protokol camisi yeşillerin içine yakışır gibi.
Ama her şeyden önemlisi İzmirliler protokol cami önerisine nasıl bakıyorlar acaba? Yerel seçimlerde AKP mantığına karşı tek vücut olmayı göze alan İzmirliler…

NOT: www.egeninsesi.com adlı haber ağırlıklı internet sitesinde yapılan bir haber daha önce yazdığım köşe yazımı anımsattı bana. Konu İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaolu ile Habertürk Gazetesi köşe yazarı Erdal İzgi arasında geçen bir telefon görüşmesiydi. Erdal İzgi, çok ısrar etmeme rağmen Aziz Kocaoğlu’nun, Ahmet Piriştina hakkında yaptığı tespiti köşesine taşımamış, “Kocaoğlu bunu kendi açıklamalı” demişti. Aslında Kocaoğlu’nun, Piriştina hakkında ne söylediğini şahsen ben biliyorum. Bu ikili konuyu kapatmaya devam ederlerse ben kendi köşemden açıklayacağım. Belki Kocaoğlu bugün yapacağı birinci yıl değerlendirmesinde bu konuya değinebilir. Ya da bir kısım gazeteci bu konu hakkında kendisine soru sorabilir. Çünkü sonuç olarak bu konuşma, Kocaoğlu’nun bir yıl içinde yaptığı çalışmalar kapsamında değerlendirilebilir.


YENİGÜN 29 - 03 - 2010

26 Mart 2010 Cuma

Son kale de gitti

Önce ekibin il başkan adayı elinden alındı, il yönetimindeki yapısı sıfıra yakın konuma getirildi, sonra gözler İl Genel Meclisi Grup Başkanvekilliği seçimine çevrildi. Amaç ekibi burada da halletmekti. Çok Osmanlı bir tespit oldu ya neyse...
Dün yapılan seçimde ekibin adayı Mahmut Esat Aslan 43 oy alırken, rakibi Hüseyin Mumcuoğlu 46 oy ile ipi göğüsledi.
Süreci takip ettiğimizde aslında Mahmut Esat Aslan kötü oy almadı. Neden?
1 - İl Genel Meclisi üyelerinin bir bölümü kendilerine yapılan baskıdan rahatsız oldu.    
2 - Kocaoğlu’nun bu konuda aktif rol almasından memnun olmayan yüksek sayıda il genel meclisi üyesi vardı.
3 - Mahmut Esat Aslan ekibin adayı olması dışında diğer adaya göre daha dinamikti ve AKP ile mücadele edecek bir görüntü çiziyordu.
4 - Hüseyin Mumcuoğlu’nun süreç içindeki performansının ne olacağı soru işaretiydi.
Eğer bu gerekçeler olmasa, Esat Aslan salt ekibin adayı olarak çıksa, en fazla 15 oy alırdı.
Şimdi ne olacak?
Tabii süreç burada bitmiyor.
Sırada Kurultay var. Kurultay sonrası olabilecek gelişmeler söz konusu.
Tabii ki onları daha sonra tartışacağız.
Son noktanın milletvekilliği adaylık sıralaması olacağını da buradan yinelemek isterim. 1. Bölge 4. Sıra’nın açığa çıktığı net. 1. Bölge 1. sıranın da boşalacağına parti kamuoyunda kesin gözüyle bakılıyor.
***

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Marble Fuarı’nda CHP İl Başkanı Ekrem Bulgun için koltuk bulamaması da hayli ilginç bir durum. Nalbantoğlu olsaydı bir değil iki koltuk bulunurdu ya neyse... İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, “Olaydan haberim yok. Özür dilerim” diyerek kurtulmaya çalışıyor da yeterli mi? Ama Kocaoğlu bunu hep yapıyor. Sürekli hata yapıyor ardından “Pardon” diyor. Bir, iki, üç... Çiftli hanelere geçen pardon sayısı biraz fazla olmuyor mu? 
NOT: Adı, Türkiye Değişim Hareketi. Bir değişim hedefleniyor, bu kesin. Türkiye’yi yönetme talebi de var hareketin. Ancak anlamadığım nokta İzmir İl Başkanlığı ya da Karabağlar İlçe Başkanlığı panoları asılmış binalara. Ortada böyle bir yapı var mı? Şimdilik yok, “Birkaç ay sonra olacak” deniliyor. O zaman asılan bu tabelalar sanal. Yani belediyelere bu konuda bir şey ödenmiyor. Parti üyeliği için para toplanıyor. Bunun için bir belge ya da bir kağıt veriliyor mu? Hayır. Türkiye’yi bir hukuk devleti sistemi içerisinde yönetmeyi, Türkiye’yi değiştirmeyi vadedenler, burada hukuk dışı davranmış olmuyorlar mı? “Şimdilik böyle denilerek de altından kalkılamaz bu sürecin. Yarın, öbür gün sorarlar bu soruları insanlar. Nitekim Ankara’da sormaya başladılar bile...


YENİGUN 26 - 03 - 2010

24 Mart 2010 Çarşamba

Neresinden başlayayım?

Geçtiğimiz aylarda Kemalpaşa’da bir sağlık yatırımı konusunda İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile yatırımın sahibi Nivent Kurtuluş arasındaki hukuki mücadeleye değinmiş, hayli de olumlu telefon ve mail almıştım.
Nivent Kurtuluş, hukuk mücadelesinde bir adım daha attı ve Kocaoğlu hakkında soruşturma açtırdı. Soruşturmayı valilik müfettişleri yürütüyor. Ancak Nivent Kurtuluş’un Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’ne de Kocaoğlu hakkında suç duyurusu var. Dolayısıyla yakın zaman içerisinde Ankara’dan gelecek müfettişler de İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’na oldukça fazla soru soracaklar.
Üç gün önce İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı medya biriminden, “Büyükşehir’den Buca’ya Huzur Vadisi” başlıklı bir haber ulaştı. İzmir Büyükşehir Belediyesi 65 dönüme huzurevi, engelli eğitim merkezi yapacak.
Aynı haberi gazetede okuyan Kurtuluş, büyükşehir ile mahkemelik olduğu sağlık tesisinin isminin büyükşehir tarafından kullanıldığını görünce harekete geçer. Ve Huzur Vadisi ismini marka işlemleri sözleşmesi bazında tescil etmek için gerekli başvurularını yapar. Sanırım İzmir Büyükşehir Belediyesi kendisine yeni bir isim aramak zorunda kalacak. Gerçi olsun. Nasılsa bitirilmeyecek bir projeye yeni isim de bulunur.

***

Jeotermal A.Ş. konusunda yeni yeni kayıtlar ortaya çıkıyor. Jeotermal eski genel müdürü Ali İçhedef ile genel müdür yardımcısı Ali Yusufoğlu arasındaki özel görüşmeler… Arada seviye çok düşüyor ama diyecek bir şey yok. Bazen de çok erkek muhabbeti oluyor. Kocaoğlu üzerine yapılan tespitleri ise kendime sakladım. Ama en azından Kocaoğlu’nun İçhedef’in neden arkasında bu kadar net durduğunu anladım. Kayıtlarda Deneyim Belgesi kriterlerinde oynamadan, geçmişe dönük sözleşme hazırlanmasından tutun da yüklenici firmanın, sigortalı, sigortasız işçi çalıştırma tartışmasına kadar birçok konu bulunuyor. Kayıt altına alınan bir başka ihale tartışmasında ise rakam hayli yüksek. Hatta bu ihaleye katılan firmalardan biri ile Jeotermal A.Ş. ile daha sonra mahkemelik bile olmuş. Bu noktada öncelikle İzmir Valisi’ne soruyorum. Burada nasıl bir tavır geliştireceksiniz? Sonra da tabii ki Kocaoğlu’na soruyorum. Bu işin altından gerçekten nasıl kalkacaksınız?
NOT 1: 03.02.2009 tarihli, M.35.İBB.0.23.01-246-340 no’lu sözleşme ve 04.02.2009 tarihli Muayene Kabul Komisyonu’nun hizmetin kabul raporu… Şahsen bu başarılı şirketi ayakta alkışlamak gerekiyor. Büyükşehir ile bir sözleşme yapmış, bir gün sonra da işi teslim etmiş. Belgeler de elde. N’olacak şimdi?

NOT 2: Bir eski büyükşehir çalışanının imzalı itirafnamesi ise daha da ilginç. Bir listenin altına imza atmış. 18.400 adet sandviç, 12.705 meyve suyu… Viskileri, rakıları, biraları, ceviz içlerini, bademleri saymıyorum bile… Tüm bunlar 2009’daki 23 Nisan şenlikleri kapsamında tüketilmiş! Demek ki bizim çocuklar içkiye erken başlıyorlar! Elde MSN kayıtları olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Derbentoğlu konusu yine karşıma çıkacak gibi… 2009 Mart sonunda seçim vardı değil mi?

NOT 3: Aktan Petrol ve İstiridye Petrol… Bu iki isme şimdilik dikkat… Karabağlar Belediyesi’ne özellikle dikkat…
YENİGÜN 24 - 03 - 2010

22 Mart 2010 Pazartesi

Sorular, sorular ama gerçek sorular

Büyükşehrin önümüzdeki günlerde yapması gerekenler:
1 – Aliağa - Menderes Hattı’nın medyaya tanıtımı. Kalan işlerin ne zaman biteceğine dair net bilgilerin paylaşılması… Son tarih 9 Eylül mü, 29 Ekim mi
2 – Üçyol – Üçkuyular hattında yaşanan gelişmelerin kamuoyuna aktarılması. Hatay Caddesi’nde yaşanan çökme tehlikesini geçip geçmediği konusunda net bilgilerin paylaşılması. Tansaş bölgesinde yapılacak aç – kapa ihalesinin ne zaman başlayacağının netleştirilmesi.
3 – Bornova metro hattında yeni gelişmelerin olup olmadığının kamuoyuna aktarılması.
4 -  Agora’da kamulaştırılmaları bitirilen ve paraları ödenen dükkanların en kısa süre içinde yıktırılması ve bölgede ışıklandırma da dahil yeni düzenlemenin yapılması.
5 – İkiçeşmelik yolu üzerindeki spotçular konusunda herhangi bir adımın atılıp atılmayacağının kamuoyu ile paylaşılması. Burası konusunda bir master plan düzenlemiş ise bu bilgilerin kamuoyu ile paylaşılması.
6 – Kadifekale’de yaşayan bazı vatandaşların Limontepe’de yaptırılan apartmanlara taşınacakları yönündeki bilginin kesin tarihler verilerek netleştirilmesi. Vatandaşların terk edecekleri alanlara yıkıldıktan sonra nelerin yapılacağının bir animasyon programı ile anlatılması.
7 – Tramvay projesindeki gelişmelerin kamuoyu ile paylaşılması ve projenin yapım ve uygulama tarihlerinin netleştirilmesi.
8 – Sosyal projelerde iddialı olduğu belirtilen büyükşehrin, abi – kardeş projesindeki gelişmeleri kamuoyuna aktarması… Sayısal veri bulunmasa da sosyal projenin geldiği noktanın ve getirdiği yararların İzmirliler’e anlatılması.
9 – Daha önce kette yapılacağı belirtiler 4 otopark konusunda atılan adımların netleştirilmesi.
10 – Deniz taşımacılığını arttırmak için alınması planlanan yeni gemiler konusunda neden fikir değiştirildiğinin açıklanması. Bu konuda devreye giren isimlerin kamuoyu ile paylaşılması.
11 – Yeni Fuar alanı projesinde tek başına devam edeceğini açıklayan büyükşehrin açıklama sonrası attığı adımları kamuoyu ile paylaşması.
12 – Belediye başkan danışmanı olarak alınan arkadaşlar ne yapıyorlar? Her birinin sorumluluk alanı çerçevesinde bugüne kadar yaptıkları nelerdir? Oların kentin ilerlemesi ve gelişmesi konusunda ürettikleri projeler hangileridir?
13 – Büyükşehirde tüm işler rayına oturmuş mudur? Komisyonlarda görev alacak arkadaşlar seçimle mi işbaşına geleceklerdir? Yoksa, “Oturun oturduğunuz yerde, benim kararlarımı onaylayın mı” denilecektir.   
İşte bu konular İzmirlileri gerçekten ilgilendiren ve çözüm bekledikleri konular. Ancak bizim belediyemiz, “Kahvaltılar organik olacak, İzmir’in sokakları şiir kokuyor, Yaralı caretta caretta özgürlüğüne kavuştu, sağdan soldan ziyaretler” gibi başlıklarla geçilen haberler ile idare ediyor. Bunlar da belki önemlidir. Ancak 3 milyonu ilgilendiren sorular yukarıda kaleme alınan sorunlardır ve İzmir halkı bu sorulara yanıt beklemektedir.


YENİGÜN 22 - 03 - 2010

19 Mart 2010 Cuma

Genel sekreter kayıp

İzmir Büyükşehir Belediyesi denince tabii ki akla ilk sırada Aziz Kocaoğlu gelir. Ancak ikinci isim de bellidir büyükşehir belediyesinde... Genel Sekreter Ersu Hızır... Kocaoğlu göreve geldiğinden itibaren bir gölge gibiydi Hızır. Büyükşehrin tüm organizasyonlarında boy gösterir, CHP’nin toplantılarında da mutlaka yerini alırdı.
Ancak son 3 aydır, daha doğrusu 10 gün aldığı izinden sonra görevine döndüğünden itibaren ortalarda görülmemeye başlandı Ersu Hızır.
Bu durum bana pek mantıklı görünmüyor açıkçası. Kafasında millitvekilliği düşüncesi olan bir ismin, geriye çekilmesi ve medyada görülmemesi bazı soru işaretlerini de gündeme getirdi.
Hızır’ın Kocaoğlu ile olan ilişkisinde bir bozulma mı var?
Üç ay önce kaleme aldığım köşe yazısında Ersu Hızır’ın Kocaoğlu ile ilişkisinin kopmaya başladığını iddia etmiş, Hızır’ın büyük ihtimal ile büyükşehirden ayrılacağını ileri sürmüştüm.
O günlerde sağdan soldan yalanlanmıştı bu fikrim. Ancak süreç sanki beni doğruluyor gibi...
Tabii Hızır’ın büyükşehir ile ilişkilerinin soğuması büyükşehirde çalışan bazı isimleri sıkıntıya sokacaktır.
Tabii burada en önemli nokta Aziz Kocaoğlu’nun Ersu Hızır konusunda düşündükleri.
Önümüzdeki günlerde kamuoyunda bu konunu daha çok tartışılacağı kanısındayım.

***

"İzmir’in tepesinde kavga var" başlıklı yazıma gelen hayli mesaj geldi. İyi de zaten bu kavga bugünün kavgası değil ki... Yaklaşık 5 aydır bu soğukluk net biçimde sürüyor İzmir’in tepesinde. Kalorimetre ihalesi kayıtları da hayli ses getireceğe benziyor. Çünkü bu kayıtların ortaya çıkması halinde hem Jeotermal A.Ş.’de ciddi bir yeniden yapılanma gerçekleşecek hem de büyükşehir belediyesi attığı yanlış adımları belki de geri almak zorunda kalacak.
Gerçi almasa da olur.
Sonuçta Kocaoğlu’nun bazı şeyleri kendisinin yaşayıp görmesi gerekiyor. Yüzde 56 ile kendisini yarı tanrı ilan bir kişinin ayakları üzerine basması için yaşam pratiğinden geçmesi gerekecek anlaşılan.
Jeotermal A.Ş. konusunun sonlanması mümkün görünmüyor. Ergenekon gibi bir durum var ortada. Herkes herkesi dinlemiş, herkes kayıt yapmış. Tabii ki bir kurumun en başındaki adam bazı konuşmaları kaydeder ise, hatta daha ileri gidip yanlışlıkla kendi kendini kaybeder ise ve bu kayıtları ortada unutup başkalarının eline geçmesine neden olursa böyle sonuçların ortaya çıkması son derece normal.
Aynı sorunların bundan böyle İzbeton’da da süreceği kanısındayım.

NOT 1: CHP İl Başkanı Ekrem Bulgun kurultaydan sonra üç noktayı dikkate alacağını, diğer tüm fikirlere kulağının kapalı olduğunu söylüyor: 1 - Tüzük. 2 - Program. 3 - Deniz Baykal... Baykal’ın da kurultay sonrası İzmir konusundaki düşüncelerinden emin olduğumuza göre haziran ayı başını bekleyeceğiz. Haziran ayından sonra hareketlenme olacağı kesin.

NOT 2: CHP’de yenilenmenin ilk işareti CHP İl Gençlik Kolunda atıldı. Yepyeni bir kadro ile siyasete devam edecek olan il gençlik kolu eski hastalıkların büyük bölümünü ortadan kaldıracak gibi görünüyor.

YENİGÜN 10 - 03 - 2010

15 Mart 2010 Pazartesi

Dağınık bir durum…

Ekibi ve ekip şeflerini arıyorum. Daha doğrusu ekibin dik duruş mantığını arıyorum.
İl Genel Meclisi CHP Grup Başkanvekili adayı telefon görüşmesinde şöyle diyor: “Ben ekibin adayı değilim. Ekibin şefi milletvekilini ve ekibin önemli belediye başkanını aylardır görmüyorum. Ekip ile bir bağlantım yoktur.”
Daha soru soracağım Mahmut Esat Aslan’a… Ancak arabası ile trafikte seyir halinde olan Aslan, bir polisin uyarısı ile cep telefonunu kapatmak zorunda kalıyor şu sözlerle: “Tamam memur bey, haklısınız. Hemen kapatıyorum… ”
Ortada pratik çözümler var. Atarsın telefonu yan koltuğa… Önemli bir konuşma yapıyorsan, yüksek sesle derdini anlatmaya devam edersin. Ya telefondaki Önder Sav olsaydı?
Bir kaçıştır sürüyor ekipten. Dünün ekip üyeleri, bulundukları koltuklara ekibin liderleri tarafından getirilenler, bugünlerde “Ekip mi; o da ne? Bizim kendileri ile geçmişte de bugün de bir alakamız olmamıştır” demeye başladılar. Neyse ki, bazı arkadaşların ekibin güçlü olduğu dönemde çevrelerine hava atmak için Facebook’a koydukları fotoğraflar, kanıt olarak aslanlar gibi duruyor. İşin siyahı beyazı önemli değil. Siyaseti bunun üzerine kurgulamak da çok yanlış. Önemli olan duruş şekli… Ekip şefinin de bu gelişmeler üzerine açıklama yapmamasını şiddetle kınıyorum. Şöyle “dik duruş, onurlu siyaset, omurgalı davranışlar” üzerine bir şeyler duymak isterdik, Bizi mahrum etmesin değerli fikirlerden…

***

Cuma akşamı İzbeton’un yeni genel müdürü Ali İçhedef görevden ayrıldığı Jeotermal A.Ş.’nin çalışanlarına Balçova Termal’de bir veda yemeği verdi. Yemekte konuşurken gözleri dolan İçhedef, Jeotermal A.Ş.’de bir aile olduklarını ve kimseyi unutmayacağını söyledi. İlginç… Benim elimde de bir yıl önce yapılmış bir kayıt var. Yine bir yemek, yine Jeotermal A.Ş. çalışanları, yine Balçova Termal tesisleri. İçhedef o günkü konuşmasında çalışanlara şunları söylüyordu: “Aklınızı başınıza alın. Yoksa bu ekonomik krizde nerede iş bulursunuz.” İzbeton çalışanlarına ve büyükşehirdeki sendikaya bu sütundan şahsen duyurulur. 2008’de yapılan kalorimetre ihalesi kayıtları ise ayrı bir tartışma konusu. O konuya Jeotermal A.Ş.’nin yeni yönetimi belirlendikten sonra gireceğiz. Umarım bu kez hata yapmazlar. Locaya ise bir İzmirli olarak sadece teşekkür yolluyorum. Kocaoğlu’na teşekkürü ise bir borç bilirim. Yeni bir ilgi alanı yarattı bize. Çok eğleneceğimiz kesin. Umarım İzbeton’daki arkadaşlar da kayıt tutmak konusunda iyidirler. Ancak bu kez görüntülü istiyorum lütfen, teknoloji ilerledi artık.


***

Gaziemir İlçe Başkanlığı tarafından CHP’den atılmaları isteği ile İl Disiplin Kurulu’na sevk edilen 15 Gaziemirli CHP İzmir İl Başkanı Ekrem Bulgun’u ziyaret etti. Göreve geldiğinde beri birlik beraberlik mesajları veren, partinin büyümesi için çalışma yapılması gerektiğini söyleyen Bulgun’un bu ziyarette neler söylediğini merak ediyorum doğrusu. Yeni göreve başlayan İl Disiplin Kurulu’nun da elindeki dosyayı bir an önce inceleyip bitirmesi ve birlik mesajları çerçevesinde adım atması gerekiyor. Bunun tersi bir karar, Gaziemir İlçe Başkanı’nın kongredeki hal ve tavırlarının yeniden tartışılmasına neden olur… Bu durum da Gaziemir İlçe Başkanı Yüksel Demirsoy’un isteyeceği en son şeydir sanırım. Tabii kurultay sonrası oluşacak yeni dengelerde kimin nerede olacağını şimdiden söylemek mümkün değil. Deniz Baykal’ın ulusal medyada verdiği “değişim” mesajlarını da iyi okumak gerekiyor. Baykal hayli mesaj veriyor… Ve de çok doğru yapıyor…
YENİGÜN 15 - 02 - 2010

12 Mart 2010 Cuma

Yeniden yapılanma önemli

Jeotermal A.Ş. Genel Müdürü Ali İçhedef’in görevden alınmasından sonra kurumda yeniden yapılanma konusunda atılacak adımlar tartışılmaya başlandı. Bir sonraki toplantıya kadar Genel Müdür Yardımcısı Ali Yusufoğlu vekaleten görevi yürütecek. Ancak gerçekten dirayetli bir genel müdüre ihtiyaç var o kurumda. Geçtiğimiz yıl kalorimetre ihalesinde yaşananları dikkate aldığımızda İzmir Jeotermal A.Ş’nin yeniden yapılanması şart. Aksi taktirde yeni tartışmalar yaratacak kayıtlarla karşı karşıya kalabiliriz. İzmir Valisi Cahit Kıraç’ın da bu konuda dikkatli olması ve yeni adaylık konusunu ince eleyip sık dokuması gerektiği kanısındayım. Yoksa kalorimetre ihalesi kayıtları da ortaya çıkabilir ve kendisine de zarar verecek gelişmeler yaşanabilir. Kocaoğlu’nun, Ali İçhedef konusunda bu kadar ısrarlı olması ise kafalarda soru işaretlerini yoğunlaştırıyor. Yoksa localardan önemli bir istek mi var?

***

İl Genel Meclisi Grup Başkanvekilliği konusunda tartışma büyüyor. Ekibin adayı Mamut Esat Aslan’a eski meclis başkanı Hakkı Berksü de destek veriyor. Milletvekilliği düşünen Hakkı Berksü’nün böyle bir ortamda siyasi geleceğini riske atacağını beklemiyorum. Gerçi bu dönem her şey birbirine karıştı ve siyasi intiharlar arka arkaya işleniyor. Milletvekili aday adaylarından Kocaoğlu’nun bürokratı Oktay Gökdemir’in il kongresinde Yüksel Demirsoy’a açık destek verdiğini unutmamak gerekiyor. Bakalım, Baykal’ın karşısında olanlar adaylıklar gündeme gelince ne olacaklar? Sanırım bu konuda bir çalışma da yapılıyor. Oy vermeyenler, Demirsoy’a imza atanlar saptanmış ve yukarıya gönderilmiş durumda.

***

CHP İzmir İl Başkanı Ekrem Bulgun, CHP Gaziemir ilçe başkanlığını ziyaret ederek birlik ve bütünlük noktasında mesajlar verdi. Ben yine anlamakta zorlanıyorum. Birlik ve bütünlük isteniyor olsaydı, cebinde 600 delegenin 480’inin imzası olan Rıfat Nalbantoğlu’na neden “dur” denildi? Nalbantoğlu aday olsaydı, İzmir kongresi davullu zurnalı olmaz mıydı? Sanıyorum birileri sorunun kaynağına inilmesini engellemek için hareket halinde. Ancak ne kadar çaba sergilense de, yukarıdaki “Bu iş bitecek” dedi ise, bitecektir.
Gelelim tekrar Gaziemir’e. İl Disiplin Kurulu’nun önünde Gaziemir İlçe Başkanlığı tarafından CHP’den atılması istenen 15 kişinin dosyası var. Mesele birlik beraberlik ise, Genel Başkan’ın adayına karşı aday çıkıyor ve ortalığı savaş alanına çevirip daha sonra bir şey olmamış gibi devam ediyorsan, 15 kişinin partiden atılması için neden hala direniyorsun. Yoksa sadece “Ben yaparsam olur, gerisi beni ilgilendirmez mi” diyorsun? Tüm bu süreç çok çelişkili değil mi?
Hasan Tahsin Dokuzeylulradyo’da Sabah Resimleri adlı programını her sabah 08.00 ile 10.00 arasında sunmaya başlamış. Tabii her zamanki gibi çok konuştuğu için bir sonraki programın saatinden de çalıyor. Hasan’ın İzmir şovenizmini dilemek ister, güne stresli başlamak niyetindeyseniz, kendisine internetten www.dokuzeylulradyo.com web sayfasından ya da radyodan 107.9 kanalından ulaşabilirsiniz. Ben dün dinledim ve acayip bir gerilim ile güne başladım. Her şeyim ters gitti.

YENİGÜN 12 - 03 - 2010

10 Mart 2010 Çarşamba

Büyükşehir de karışacak

İl Genel Meclisi’nde yapılacak grup başkanvekilliği seçimleri önemli. Bu seçim kimlerin ekibe bağlı olduğunu da bir anlamda gösterecek. Aslında bir önemli seçim daha var önümüzdeki günlerde. Büyükşehir komisyonları seçimi.
Yerel seçimler sonrasında Büyükşehir komisyonları oluşturulurken İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı cebinden bir liste çıkarmış ve belirlediği komisyon üyelerini teker teker okumuştu. Kimse ses çıkarmamış, Kocaoğlu’nun listesi olduğu gibi kabul edilmişti. Dönemin İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu olunca ve Nalbantoğlu Aziz Kocaoğlu’na destek verince Büyükşehir Belediye Başkanı’nın işi kolaylaşmıştı.
Bu kez de aynı süreç mi yaşanacak?
Yine Kocaoğlu listeyi hazırlayacak ve herkes kabul mü edecek?
Büyükşehir kulislerinde “gerçek seçim isteriz, Kocaoğlu’nun dayatmalarına karşıyız” sesleri daha gür çıkmaya başladı. Üstelik halihazırdaki İl Başkanı Ekrem Bulgun da seçimden yana. Oldukça ilginç bir sürece doğru ilerliyoruz.
Eğer Kocaoğlu gereken desteği bulamaz ve komisyonlara kendisinin istemediği isimler gelir ise hayli şenlikli geçecektir önümüzdeki dönem.

***

CHP’de kurultay dönemi gelip çattı. Mayıs ayında yapılması planlanan kurultayın Nisan ayı sonuna çekilmesi de gündemde. Amaç olası bir erken seçime hazırlıklı olmak. Kurultayın en önemli konusu tüzük kurultayında kabul edilen yeni tüzüğün ne zaman yürürlüğe gireceğinin saptanması ve bu tüzük eşliğinde oluşacak üst yönetim.
Kulislerde Baykal’ın yeni tüzüğü kurultaydan hemen sonra devreye sokacağı ve yeni bir yapı ile kamuoyuna doğrudan mesajlar vereceği konuşuluyor. Tabii bu mesajlardan en önemlisi Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı’nın kim olacağı konusu. Baykal’ın bu koltuğa farklı bir isim ataması parti dengelerini gerçek anlamda değiştirecektir.
Baykal’ın Kemal Kılıçdaroğlu, İlhan Kesici ve Faik Öztrak gibi isimleri öne çıkaracağı, toplumun tamamına hitap edecek yeni bir yapılanma oluşturacağı da gelen bilgiler arasında.
Şu bir gerçek, 40 yıldır siyasetin içinde olan Baykal, siyasi yaşamını başbakan olarak tamamlamak istiyor. Bunun için her türlü adımı atmaya da hazır.

NOT: Gaziemir İlçe Başkanı Yüksel Demirsoy üzerine yaptığım tespitlere oldukça fazla yanıt geldi. Maillerin ve yorumların bir bölümü, “Gaziemir’de Yüksel Demirsoy ile ilk kez CHP kazandı” şeklindeydi. El insaf... 5 yıl önce de Halil İbrahim Şenol aday ve Yüksel Demirsoy ise ilçe başkanıydı. Ama olmadı. Seçimi AKP kazandı. Bu seçimde anketlere göre yüzde 10 geride olan Sıtkı Kürüm bile Karabağlar’da belediye başkanı oldu. Hatta metroyu yüzüne gözüne bulaştıran, kente bir çivi bile çakmayan, Gaziemir Fuar Projesini “battık” şeklinde açıklayan Aziz Kocaoğlu yüzde 56 oy aldı. Lütfen biraz sosyoloji, Türk tarihi, psikoloji gibi disiplinleri okuyun. Yetmedi, İzmirlilerin duruşu, merkez sağın AKP karşısındaki tavrı gibi tespitleri yorumlayın. Bu kafa ile giderseniz, gerçekten kafa üstü çakılacaksınız...

YENİGÜN 10 - 03 - 2010

8 Mart 2010 Pazartesi

Bu hafta hareketli

İl kongresi bitmesine rağmen dedikoduları hala devam ediyor.
Kongre sonuçlarından çok memnun olmayan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Bilses Vakfı’nın yemeğinde çok da hoşlanmadığı bir masaya yanaştığında şunları söyledi: “Oooo, bu masada ağır toplar var; toplar da var.” Ağır topların kim olduğunu bilemem. Toplar konusuna ise hiç girmem.
Kocaoğlu’nun Bornova’dan Fikret Vatansever’in İl Disiplin Kurulu üyesi olmaması için verdiği çaba ise ayrı bir durum. Vatansever’in kamuoyunda yaptığı açıklamalardan rahatsız olduğunu dile getiren İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, acaba Vatansever’in kimlere yaptığı açıklamalardan rahatsız olduğu çözemedim. Acaba Vatansever’in bana yaptığı açıklamalardan mı rahatsız oldu Kocaoğlu?
Jeotermal A.Ş. Genel Müdürü Ali İçhedef görevinden alınmış. Görevden alınma nedeni olarak da kendi kendine yaptığı konuşma kayıtları gösterilmiş. Bu konuyu hiç bilmiyorum. Ne İchedef’in konuşma kayıtlarından haberim var ne de bunun basına yansımasından… Söylenildiğine göre bir köşe yazarı bu kayıtları birkaç ay önce ifşa etmiş. Zaten genel müdür, kayıt aldığı kişiler tarafından mahkemeye verilmiş. Kocaoğlu ise uzun süre genel müdürün arkasında durmuş. Ancak bu köşe yazarının dile getirdiği nedenlerde dolayı daha fazla arkasında duramamış. Durmuş da ne olmuş, durmasaymış ne olurmuş? Bakalım Ali İçhedef hangi büyükşehir şirketinde göreve başlayacak? Başlar ise ben de o köşe yazarı arayıp, “Sen bu konuda köşe yazmayacak mısın” diye soracağım. Bir de başımıza basından sorumlu genel müdür olur mu? Burası büyükşehir vallahi olur…
CHP İzmir eski İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu sanırım bana hala kızgın. GHP Genel Saymanı Mustafa Özyürek’in il başkanlığını ziyareti sırasında ben de oradaydım. Nalbantoğlu beni işaret ederek, “İşte şeytana benzemiyor mu” diye sordu. Vallahi CHP’de o kadar şeytan var ki, asıl şeytan zaten bu partiye hiç uğramıyormuş. Rıfat Nalbantoğlu dışında Mustafa Özyürek’in il ziyaretinde kendisine İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Balçova Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya ve Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur eşlik etti.
Önümüzdeki süreçte en büyük tartışma İl Genel Meclisi Grup Başkanvekilliği seçinde yaşanacak. Şimdi herkes soruyor. Acaba ekibin adayı hala bu görevde kalacak mı, yoksa bir başka isim konusunda bir anlaşma mı sağlanacak? Beni gördüğüm ekibin desteklediği adayı bundan böyle geriye çekileceği. Peki kim olacak yeni grup başkanvekili? İşte orası karışık… Herkes bir yerden çekecek, Kocaoğlu devreye girecek, ama sözünü pek dinletemeyecek. Sonuçta yukarısı bir karar verecek ve herkes süreçte yaşananları dikkate alarak sesini çıkarmayacak. Ekip için ise son kale de düşmüş olacak.
Ekip bundan sonra hangi adılmarı atacak merak ediyorum.
Çünkü alanları giderek daralıyor.

YENİGÜN 08 - 03 - 2010

5 Mart 2010 Cuma

Demirsoy iyi gitmiyor

İzmir Kongresi bitti, biz ana konumuza dönelim. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu…
Pazar günü kongre yapılıyor, pazartesi günü Aziz Kocaoğlu, Karabağlar Belediye Başkanı Sıtkı Kürüm’ü ziyaret ediyor. İlginç bir zamanlama…
Ortada başka bir saflaşma görüyor gibiyim sanki…
Yoksa ekip Kocaoğlu’na doğru mu gidiyor?
Neyse ki CHP Genel Başkanı olayları yakından takip ediyor ve gerekli değerlendirmeleri yapıyordur.
Gaziemir İlçe Başkanı Yüksel Demirsoy’un ise ne yapmak istediğini pek anlayamadım…
Çıktın adam gibi “Ben adayım” dedin… Buraya kadar bir şey yok. Kongre salonunu cenk alanına çevirdin, CHP’yi ulusal medyada “İşte yine kavga ediyorlar” konumuna düşürdün. Buna da tamam… Medyaya yaptığın açıklamalarda parti içinde demokrasinin olmadığını, partinin Ankara tarafından yönetildiğini iddia ettin. Kendi bakış açına göre haklı olabilirsin. Ancak şimdi hiçbir şey yokmuş gibi davranmak siyasi etiğe ne kadar uyuyor?
Önemli olan dik duruş ise burada dik duruş sergilenmesi gerekmiyor mu?
CHP Gaziemir İlçe Başkanı olarak bundan böyle Ankara’dan gelecek mesajlar ile partiyi yönetmeyecek misin?
Ben anlamakta gerçekten zorlanıyorum.
Kendi iç tutarlılığında Gaziemir İlçe Başkanlığı’ndan istifa etmen gerekiyor. Hala o koltukta duruyor isen, aslında Cumhuriyet Halk Partisi’ne zarar veriyorsun. Kamuoyu son 5 gündür yaşananlara bakıp, “İşte bunlar hep böyle, dik durduklarını iddia ediyorlar, sonra iktidara el pençe divan duruyorlar. Bunlar Türkiye’de iktidar olsa, çok eleştirdikleri siyasi yapılar karşısında da diz çökerler” diye düşünmeyecek mi?
İnsanlar idealleri için ölüyorlar, bazı CHP’liler bir günde teslim bayrağını çekiyor.
Bir günlük idealizm gibi bir şey bu…
Üstelik bu süreçte yakın arkadaşın Gaziemir Belediye Başkanı’na da zarar veriyorsun.
Halil İbrahim Şenol’u iyi tanırım. Bugün nerede ve nasıl duracağını şaşırdı.
Sen onun arkasında olduğun, belediye başkanı olması için mücadele verdiğin için senin arkanda durdu, mücadele etti.
CHP’de kimse de onu eleştirmedi bu yaklaşımından dolayı. Hatta genel merkez, “Geçmişe dayanarak Halil İbrahim Şenol’un tavrı normal. Kongrede diğer belediye başkanları gibi protokolde otursun, kurultay delegasyon listesine ekleyelim” mesajı göndermişti.
Ancak senin tutumun nedeniyle adam tribünlerde oturmak zorunda kaldı.
Bugün ne yapıyorsun?
“Ben Deniz Baykal’ın işaret ettiği Ekrem ağabeyimi severim” diyerek el öpüyorsun.
Peki, Halil İbrahim Şenol ne yapacak? Senin gibi onun da el pençe divan durmasını mı isteyeceksin?

YENİGÜN 05 - 03 - 2010

3 Mart 2010 Çarşamba

Devir teslim notları

CHP İzmir kongresi tartışmaları sürüyor.
Dün CHP İzmir il binasında devir teslim töreni vardı.
Uzun süredir konuşmadığım bazı isimleri görme fırsatım oldu.
Bu isimlerden biri eski il başkanı Rıfat Nalbantoğlu idi.
Nalbantoğlu ile il sekreterliği odasında otururken bir hikaye anlattı.
Şeytan uzun süre yürüdükten sonra yorulmuş, bir ağacın gölgesine uzanmış. Karşısında ağaca bağlı bir buzağı varmış. Hemen yanında bir kadın bir inekten süt sağıyormuş. Buzağının ipi gevşeyince koşup sütü devirmiş tabii kadını da... Kadının babası kızını yerde görünce bu işi ineğin yaptığını sanmış ve tüfekle ineği öldürmüş. Kadının eşi silah sesini duymuş, silahı ile dışarı çıkmış. Bir de bakmış ki, karısı yerde, babasının elinde bir silah var. Hemen çekmiş vurmuş babasını. Hikaye böyle devam etmiş ve herkes mefta olmuş. Şeytan gözünün önünde gelişen olayları izlemiş ve kendi kendine "Şimdi bütün bu işleri benim yaptığımı iddia edecekler. Oysa ben sadece buzağının ipini gevşetmiştim."
Üzerime alınmadım tabii ki... Ama o iddialı... Çıkarken devam etti: "Bu odada ipi gevşeten sayısı birden fazla..."
Aslında ipi gevşeten değil koparan buzağının ta kendisi idi. O kadar uyarılara rağmen atladı zıpladı, ipi koparıp, sütü döktü, kadını yere yıktı. Ardından da olaylar gelişti.
Tabii bu hikayenin İzmir versiyonunda inek kimdi, kadın kimdi, baba kimdi, erkek kimdi bilemiyorum. Ve tabii en önemlisi, olayı izleyen şeytan kimdi?

***

Bir önceki yazımda, kongre günü Bornova delegasyonunun ilçe yöneticilerine ve Kocaoğlu’na mesaj gönderdiklerini, "Listeyi bilmiyoruz, böyle devam ederseniz 60 kişi Demirsoy’a destek oluruz" dediklerini yazmıştım. İlde gördüm tekrar bu tehdidi ileri süreni. Yanıma yaklaştı; "İyi ki ismimi yazmamışsın" dedi. Ben de "Benimle iyi geçin. Yoksa kamuoyuna ifşa ederim seni" yanıtını verdim. Son günlerde çok haydut gördüm kendimi.

***

İzmir milletvekili Ahmet Ersin de bizimle birlikteydi il binasında. Bülent Baratalı’ya takmış biraz anlaşılan. Şöyle dedi Ersin: "Bülent Baratalı ile karşılaştırıldığımda üç konuda kendisinden öndeyim. Ondan daha uzunum, daha yakışıklıyım ve daha iyi giyinirim."
Ayrıca ekledi: "Baratalı kıyafetlerini işportadan alır. Cebinde ünlü markaların çıkartmaları vardır. Çıkarar birini seçer ve ceketin iç kısmına yapıştırır. Yanında çakmak çakılmasından hiç hoşlanmaz. Neme lazım, naylon takım elbise tutuşabilir diye."
Vallahi çok ağır konuştu Ersin. Sanırım Bülent Baratalı bu ağır konuşmaya gerekli yanıtı verecektir.

***

İl Başkanıma dokunmak yok. Kendisini çok severim. Yine de kendisinin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile sürekli görüşmesi taraftarıyım. Deniz Baykal’ın İzmir’de yapmak istediği açılımı dikkatle dinlemesi, doğru algılaması ve gerektiğinde düğmeye basması gerekecek. Bunları yapacağına yönelik güvenim tamdır kendisine. Arada bir aklını çelenler çıkacaktır. Hatta akıl çelicilerin bir bölümünün Ankara’da oldukları da kesindir. Ancak il başkanımın tüm bu akıl çelicilere karşı kulaklarını tıkayacağını, sadece Deniz Baykal’ı dinleyeceğinden de eminim.

***

Kocaoğlu tek başına geldi, şaşırdım...

YENİGÜN 03 - 03 - 2010

1 Mart 2010 Pazartesi

Süreç nasıl işledi

Adamın biri kahvede bağırıyormuş; “Var mı bana yan bakan” diye… Kimsede ses yok. Haftalarca bağırmış adam. Millet sinmiş adamı izliyormuş. Günün birinde adam kahveye gelmiş ve yine bağırmaya başlamış: “Var mı bana yan bakan.” İşte o anda bir başka ses yükselmiş kahvede: “Evet, var.” Adam bu yanıtı verenin yanına gitmiş ve kahvedekilere şöyle seslenmiş: “Var mı, ağabeyim ile bize yan bakan…”
Hikayedeki olay önceki gün yapılan CHP kongresinde aynen yaşandı. Bugüne kadar istediğini yapan Sav ekibi, Deniz Baykal’ın “höst” demesi ile geri adım attı, Demirsoy’un arkasında duramadı.
Ancak hikayenin devamından habersizdi Sav yapısı. Baykal ortaya öyle bir liste çıkardı ki, bu listede ciddi bir mesaj vardı: “Başta Abdürrezzak Erten olmak üzere, ekip, İzmir’de tavsiye edilecek.”
Milletvekili aday adaylarına duyurulur. İzmir Birinci Bölge 4. sıra şimdiden boşa çıktı.
Abdürrezzak Erten’i iyi tanırım. Savaş alanını bu şekilde terk etmesini yadırgadım. Gerçi bir anlamda haklı idi…
Baykal kendisine mesajı göndermişti. Vuruşarak çekilse idi, Önder Sav’ın parti içindeki konumu ve hatta milletvekilliği bile zora girebilirdi.
Diğer bir ifade ile ekip, Önder Sav daha fazla zarar görmesin diye sessizce terk etti kongre salonunu…
İki ay sonra kurultay var. Kurultay sonrası İzmir il yönetimi düğmeye basacak ve her şeye yeniden başlanacak.
Bu yapının oluşmasına yardımcı olan patronlara bakalım şimdi de…
Aziz Kocaoğlu: Siyah turplara karşı şalgamlarla işbirliği içerisinde… Aslında Kocaoğlu ne çok severmiş şalgamı… Ama beklediği desteği alamamış il yönetiminde. “Her şeyi ben bilirim, ben yaparım” iddiasında olan Kocaoğlu’nu buruk gördüm şalgamların arasında.
Selçuk Ayhan: Onlarca belediye başkanı ve yapıdan il yönetimi çıkarmak hiç de kolay değildi. Birinin ak dediğine öbürü kara diyordu. Sinirleri iyice yıpranmış durumda. Şimdi de kendisine küsenlerle uğraşıyor.
Mehmet Ali Susam: Süreçten uzak durdu. Liste faaliyetlerine katıldı ancak belirleyicilik merkezinde değildi.
Cevat Durak - Abdül Batur: İstediklerini en azından aldılar.
Önder Sav: Kendini kurtarabildi.
Abdürrezzak Erten: Kendini kurtaramadı.
Kemal Anadol: Nalbantoğlu’nu il başkan adayı olarak dolaştırdığı için dikkati çekilen Anadol Baykal tarafından divan başkanı olarak bizzat gönderilmişti. Divanda Yüksel Demirsoy’a bir saat süre daha tanıyınca Baykal’ın aşırı ciddi tepkisini çekti.
Rıfat Nalbantoğlu: Kendini affettirebilmek için hayli çalışıyor. Önümüzdeki günlerde atacağı adımları da dikkatle izleyeceğiz.
Bülent Baratalı: Bu sürece hiç katılmadı. Hatta Ankara’dan kongreden bir gün önce geldi.
İlçe başkaları: Bir bölümü istediklerini aldı, bir bölüm “siz bilirsiniz” diyerek sürece dahil olmadılar.
Ve Deniz Baykal: Süreci tamamen kendisi yönetti. Listeyi onaylayan da kendisi idi. Bir saatlik uzatmaya bile müdahale etti.

NOT : Bir ara Bornova grubu toplandı. Delege olmayan, ancak ilçe yönetimi ve Kocaoğlu’na yakın önemli bir isme şu mesajı verdiler: Git konuş şunlarla. Listenin ne olduğunu bile bilmiyoruz. İstediğimiz gibi bir liste değilse, 60 delege toptan Yüksel’in yanına geçeceğiz.” Beni farkedince konuşmaktan vazgeçtiler pek tabii ki…

YENİGÜN 01 - 03 - 2010