Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

20 Ekim 2008 Pazartesi

Durum gerçekten vahim

Mısır hükümeti Kızıldeniz’in altına tüp geçit yapmak için ihale açar. İhaleye İngiltere’den, Amerika’dan, Japonya’dan ve Türkiye`den de Temel’in firması olmak üzere birer firma katılır. Firmaları teker teker mülakata çağırırlar ve teknik bilgi isterler. İngiliz firması, “Biz iki taraftan da eşzamanlı olarak tüneli kazmaya başlarız ve denizin altında tam ortada buluşuruz. Tüneller arasında maksimum 1 metre fark olur. 30 metre enindeki tünelde de 1 metreyi rahatlıkla düzeltiriz” der. Amerikan firması, “Biz de iki taraftan kazmaya başlarız ve tam ortada buluşuruz maksimum 50 cm fark olur” der. Japon firması, “Biz iki taraftan kazmaya başlarız ve tam ortada buluşuruz. Maksimum fark 20 cm olacak” diye belirtir. Sıra bizim Temel’e gelir. Temel “Valla biz de iki taraftan kazmaya başlarız. Ortada buluştuk buluştuk, buluşamadık iki tüneliniz olur” der.
İzmir’de de çok yakında iki tünelimiz olacak gibi. Çünkü Hatay tünellerinin son bağlantısında sorun yaşandığı, iki noktadan kazılan tünellerin bağlantı noktalarında ortaya çıkan farkın düzeltilmesinin ciddi zaman alacağı tartışılıyor Büyükşehir koridorlarında.
Üstelik Hıfzısıhha ile Üçkuyular arasında yaşanan ciddi sorunlar nedeniyle Bozoğlu firmasının da ödeme güçlüğü içine girdiği ve işin durduğu gelen bilgiler arasında…
İzmir’i demir ağlarla öreceğiz ana sloganı ile 4.5 yıl geçirdik.
Sonuç ortada…
Üçyol – Üçkuyular hattı bir başka bahara kaldı. Bu gidişle 2014 seçimlerine bile yetişmesi kolay görünmüyor. Üstelik bu hatta harcanan para ilk ihalede belirlenen fiyatın iki katına ulaştı. Ve bu parayı bizler ödüyoruz. Menderes – Aliağa hafif raylı sistemi ise içinde barındırdığı sorunların dışında şimdi de sinyalizasyon engeline takıldı. Bu engel ne zaman aşılır. Hiç bilinmiyor. Bornova’da yarım bırakılan metro hattının ne olacağı ise hiç tartışılmıyor bile. Bugüne kadar harcanan paraların üzerine su içeceğiz gibi…
Bari su içerken zehirlenmeyelim dedik. Ama baktık ki su bile arsenikli. Ortalık karışınca alelacele yapılan bir ihale ile suyun arıtılması gündeme geldi. Umarız bu ihale seçim öncesi biter. İki günde bir belediyenin basın birimi “Dünyanın en büyük arsenik arıtmasını yapıyoruz” şeklinde açıklamalar yapıyor. Keşke tartışmalar yaşanmadan düğmeye basılsaydı, CHP’nin ileri gelenleri, partiyi ve Kocaoğlu’nu kurtarmak için kendilerini kurtların önüne atmak zorunda kalmasalardı.
Bazen yazılarımın altına internette yorum yapılıyor ve Kocaoğlu’nun dürüst bir belediye başkanı olduğu vurgulanıyor.
Doğrudur. Ancak bir kişinin belediye başkanı olması için yeterli mi sadece dürüst olması. Benim tanıdığım ve Kocaoğlu’ndan daha dürüst onlarca insan var. O zaman onları başkan yapalım. Kocaoğlu’nun dürüst olması yukarıdaki başarısızlıkları örtmüyor.
Bizzat ben Kocaoğlu’nun bu başarısızlıklarından dolayı yeniden aday olmasına karşıyım.
Aslına varolan belediye başkanımızın başarısızlıklarını kaleme almaya başlasam seçime kadar bitiremem. Genel merkez İzmir adayına karar verirken tüm bu tartışmaları göz önüne alacaktır. Zaten genel merkezin bugüne kadar kafası net olsaydı bir yıl öncesinden Kocaoğlu ile yürüneceği mesajını verirdi. Ama o mesaj bir türlü gelmiyor. Tabii ki gelmez.
Deniz Baykal’ın kaderi İzmir’e bağlı. Baykal, Erdoğan’ın söylemlerinden sonra yaptığı açıklamalarla kaderini gerçekten İzmir’e bağladı. Siyasi kariyerini bir kente bağlayan bir lider zorunlu olarak tüm parametrelere bakacaktır. Bu parametreler arasında kentin önümüzdeki 5 yıl nasıl yönetileceği maddesi belirleyici maddelerden biri olacaktır.

NOT 1: Ben böyle bir kemik görmedim. Hem medyatik, hem biyonik. 10 günde yatakta, sonra hemen ayakta… Mazlum rolü kısa sürdü ama olsun. Önemli olan kamuoyu önünde oynanacak oyundu. Başarılı da olundu.

NOT 2: Belediye başkanı üzerine muhalefet yapmam (Sanırım bazı nedenlerden dolayı tek başınayım. Olsun daha önce de bazı isimlere yönelik tek kişilik muhalefet yapmış ve başarıya ulaşmıştım.) kentin önümüzdeki 5 yılını düşünmemden kaynaklanmaktadır. Bazıları kendi geleceğini düşünüyorsa o, onların bileceği bir iştir.

NOT 3: Keşke herkes yalpalamadan net fikirlerini ortaya koyabilse. Kapı arkasında başka, kamuoyu önünde başka şeyler söylemese…

YENİGÜN 20 - 10 - 2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder