Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

25 Kasım 1999 Perşembe

Şimdi çalışma zamanı

Helsinki'ye çok az kaldı... Türkiye'nin geleceğini belirleyecek, Türk toplumunun yaşamını yeniden şekillendirecek, Avrupa Birliği adaylığı için devlet bazında yeterince çalışıyor muyuz? Aday statüsünün verilmesinden sonra başlayacak yeniden yapılanma programı için herhangi bir hazırlığımız var mı?
Her iki soru için olumlu yanıt vermek zor.
Dışişleri Bakanı İsmail Cem dışında Helsinki konusunda Türkiye'de ciddi bir çalışma yapan yok. Herkes AGİT Zirvesi'nde alınan sonucun Helsinki için yeterli olduğu düşüncesinde... Politikacılar bugün bile AGİT Zirvesi'nin başarısından bahsediyor, bu başarının üstüne yeni taşlar konması gerektiğini unutuyorlar. Onlara göre Clinton'ın baskısı, Almanya ve Fransa'nın desteği, İngiltere'nin katkıları ile Avrupa Birliği kapılarını açacağız.
Ama AB üyesi ülkelerden ikisine dikkat etmek ve bunu konu üzerinde daha fazla çalışmak gerekiyor. Birincisi Yunanistan... Simitis Hükümeti Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkmıyor. Buna karşılık yaklaşan genel seçimler sırasında muhalefetin bu konuyu işleyeceğini bildikleri için Türk-Yunan ilişkilerinde Türkiye'den jest bekliyorlar. Özellikle Kıbrıs konusu üzerine...
İkincisi İsveç... İnsan hakları ihlallerinden dolayı Türkiye'nin adaylığa hazır olmadığını belirten İsveç üzerine herhangi bir çalışma yapılmıyor ve Türkiye'nin "diğer" yüzü bu ülkenin kamuoyuna yeterince yansıtılamıyor.
Her iki ülkenin çekinceleri Türkiye ve diğer ülkelerin çalışmaları sonucunda yokedilse ve Türkiye Helsinki'de aday ülke konumuna getirilse ne olacak?
İşte bu konu üzerine bugüne kadar yapılan en ufak bir çalışma bile yok...
Öncelikle Türkiye'nin Avrupa Birliği kapısında bekletileceği görüşü nedeniyle devlet içinde yeniden yapılanma için bir program hazırlanmış değil...
Ekonomik sistemden, politik yapıya, adalet sisteminden, eğitime kadar tüm alanlarda ciddi bir yeniden yapılanmanın yaşanacağını düşünürsek Helsinki sonrası Türkiye'nin çok ciddi bir çalışmaya girmesi kaçınılmaz olacak...
Burada başka bir sorun gündeme geliyor... Hangi kadroyla?
Türkiye'nin Avrupa ile bütünleşmesinde gerekli uyum yasalarını çıkaracak, ülkenin ekonomisini yeniden şekillendirecek, demokratikleşme konusunda yeni düzenlemeleri toparlayacak, devletin "sivilleşmesi" için çalışacak, eğitim ve sağlık konusunda etkili kararlar alacak kadroların bugünden kurulması gerekiyor...
Ama Türkiye'ye baktığımızda, genç ve dinamik bir kadronun yaratılması için çalışmak yerine, partizan atamaları sürdüren, tanıdık ve dostları önemli kademelere yerleştiren politikacılar görüyoruz.
Türkiye silkinip üzerindeki ağırlığı atmadıkça, aksak görüntümüzden bir türlü kurtulamayacağız.

YENİ ASIR 25 - 11 - 1999

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder