Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

29 Haziran 1999 Salı

Kişilikli tavır

İki hafta önce davullu zurnalı alınan, "Ne iyi bir iş yaptık" diye öğünülen bir karardan kuzu kuzu dönülmesi için toplanmıştı belediye meclisi... Kararın alınmasında önayak olan, bir hafta önce DSP grubu tarafından verilen iptal önergesini hiçe sayan ANAP Urla grubu, aynı kararın yeniden tartışılması yasalara göre mümkün olmadığı için yeni bir önerge ile geldiler Urla Belediye Başkanı Selçuk Karaosmanoğlu'nun karşısına... Belediye Başkanı, İskele'deki sokağa Yorgos Seferis adının yeniden verilmesini içeren önergeyi okudu... ANAP Grubu'nda ses yoktu... Gözlerini oturdukları masaların beyaz örtülerine dikmiş, meraklı bakışlardan gizlenmeye çalışıyorlardı. Karaosmanoğlu sokağa yeniden Seferis adının konulması için oylamaya geçileceğini söylediğinde, zaten eğik olan başlar biraz daha öne eğildi, eller yavaş yavaş havalandı... O birkaç saniye hiç geçmeyecek gibiydi. Ve önerge oy birliği ile kabul edildi...
Daha birkaç gün öncesine kadar "Aldığımız karardan rahatsız olanları şiddetle kınıyoruz" diyerek kamuoyu yaratmaya çalışanların, İskele mahallesinde "Bu sokağın isminden rahatsısız, değiştirilmeli" yazılı kağıt dolaştırarak imza kampanyası başlatanların, barış çabalarını sürdürenlere "Bunların çoğu Yunan ajanı" diyenlerin yüzleri kızardı...
Yerlerinde olmak istemezdim... Ama ben böyle bir ikilemde kalsaydım ya da bırakılsaydım düşüncelerimin arkasında durur, her türlü baskıya göğüs germeye çalışır, olmuyorsa "istifa ederdim" hiçbir "kişisel ve politik" çıkar düşünmeden... Bakalım Urla ANAP Grubu'nda politik kimlik krizi yaşamayan kaç kişi böyle kişilikli bir tavır sergileyebilecek? Düşünceleri bana ters gelse de salt kendi fikirlerinin arkasında durduğu için ve genel merkez baskısına boyun eğmediği için kendilerini tebrik edeceğim...

YENİ ASIR 29 - 06 - 1999

22 Haziran 1999 Salı

Şimdi kim kınanacak?

Anavatan Partisi Urla Belediyesi Meclis Grubu birkaç gün önce Urla'daki Seferis Sokağı'nın adının değiştirilmesine karşı çıkan yazımdan fazla alınmışlar olacaklar ki, bir mektup göndermişler. "Onur ve ilkeden yoksun" bir gazeteci olduğumu iddia eden, şehitlerin haklarını savunmaya çalışan Urla'nın ANAP'lı Meclis Üyeleri, mektupta şu noktalara değinmişler: "Eğer isim değiştirmek bu kadar önemli ise en kısa zamanda Süleyman Gençel'in adını değiştirip Yorgo Seferis adını neden taşımadığını soruyoruz. Urla halkını karşısına alan siz, sanıyorum ki hiç değer vermediğiniz şehitlerimizin hakkını savunmaya çalışan biz Anavatan Meclis Üyeleri'ni ağzınıza alamayacak kadar zavallısınız. Milletimizi satan ve şehidimizi çiğneyenler, ayaklarını denk alsınlar. Evet bizler varız, onurluyuz ve gururluyuz. Meclisimizin almış olduğu bu karardan rahatsız olanları, şehit aileleri ve bizler Anavatan Grubu olarak kınıyoruz..." Faksta sadece Anavatan Partisi Belediye Meclis Grubu imzası olduğu, korktuklarından mı bilmiyorum, isim yazılmadığı için kimin tarafından gönderildiğini anlayamadım. Ancak dün yapılan Meclis toplantısında ANAP Meclis Üyesi Gülçin Çestırnak tarafından okunmak istenince mektubun aslında sokağın ismini değiştirmek isteyen ANAP'lı 10 Meclis Üyesi'ni de kapsadığına emin oldum. Köşe yazımdan sonra Meclis'in aldığı bu karardan rahatsız olanların sayıları artmaya başladı. Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, Hürriyet Gazetesi Köşe Yazarı Doğan Hızlan, Hürriyet Gazetesi köşe yazarı Macit Sefiloğlu ve Yeni Asır Gazetesi köşe yazarı Mehmet Şakir Örs, alınan kararın karşısında olduklarını belirttiler. Aynı gün Yeni Asır, Sabah, Gazete Ege ve Hürriyet Gazeteleri Urla Meclisi'nin aldığı bu kararı ilkel olarak nitelendirerek okuyucularına sundular. Ardından devreye ANAP'lı bakanlar girdi ve kararın değişmesi için baskı yapmaya başladılar. ANAP lideri Mesut Yılmaz ise İzmir İl Başkanı'nı arayarak bu saçma karardan dönülmesi talimatını verdi. Bu çerçevede bana gönderilen mektubun son cümlesine göre, tüm köşe yazarları, gazete yöneticileri, ANAP'lı politikacılar ve özellikle ANAP lideri Mesut Yılmaz, şehit aileleri ve Urla Anavatan Grubu adına "kınacaklar" listesinde olmalı.İlk yazımda üst-düzey ANAP'lı politikacıların "alt-düzey" politikacılardan farklı olduğunu belirtmiştim. Beni "ilkeli" bir gazeteci olarak değerlendirmiş olacaklar, birçok ANAP'lı milletvekili ile özellikle Türk-Yunan ilişkileri konusunda düzenlenen uluslararası toplantılara katıldım. Tarafımdan düzenlenen uluslararası toplantılara ANAP'lı milletvekillerini davet ettim. Onlar da katılmaktan mutlu oldular. Bu konulardaki aklı başında yaklaşımlarını bildiğim için, alt-düzey ANAP'lı politikacıların meseleleri "tam olarak anlama" konusunda sıkıntı çektiklerini açıklamak istemiştim. Alt-düzey politikacılar, her soruna şehit aileleri kalkanı ile yaklaşmayı son zamanlarda bir moda haline getirdiler. Kimsenin şehitler ve şehit aileleri konusunda bir sorunu yok. Urla'nın veya Türkiye'nin her sokağına şehitlerin adları verilebilir, veriliyor da... Bu konuda hiçbir köşe yazarı ya da gazeteci "Bu sokağa neden şehit ismi verdiniz" diye sormuyor, tam tersine destekliyor. Aynı desteği ben de veriyorum. Ancak şehit ailelerinin alt-düzey politikacılar tarafından kalkan gibi kullanılmasına karşıyım...

YENİ ASIR 22 - 06 - 1999